ehli beyte yapılanlar

Bu mektubumu okuyana karşı gıyabında dua, selam ve tahıyye vazifemi yerine getirdikten sonra kesin bil! Vakta ki, Âli Rasûlün tarih sahifeleri dünyada münazara membaı oldu ve muharebe hattı oldu ve tatlı denizle tuzlu denizin birbirlerine çarptığı merkez oldu.

Sonra insanlardan bazısı tefrit yoluna gitti. Hariciler gibi, öyle hariciler ki Âli Rasûle irtidatı isnat ediyorlardı. Bu isnattan Allah’a sığınmak gerek. Kimisi de ifrata doğru gittiler. Sebeiler gibi, bunlar Âli Rasûl de ulûhiyyet davasında bulunuyorlardı. Nebailer gibi ki, Âli Rasûl hakkında nübüvvet davasında bulunuyorlardı. Bu isnatlardan Allah’a sığınmak gerek. Bu iddialar ile Âli Rasûlü dereceden düşürüp yere vurmak istiyorlardı. Müslümanları Âli Rasûlden kaçırmak, uzakalştırmak ve buğz ettirmek istiyorlardı. Bunlardan bir kısmı cami ve ibadet yerlerini terk ettiler.

Çünkü Emeviler minberlerde Âli Rasûl hakkında dillerini sövmek, küfür ve sövgü kelimelerini söylemek, ayıplamak ve lanet okumakla (sebb ve şetm) ile bozmuşlardı. En adi, ağıza alınmaz kelimeleri onları küçültmek, zelil etmek için kullanıyorlardı. O zaman da cami ve ibadet yerlerini terk edenler, şu ayeti kendilerine delil gösteriyorlardı.

Cenabı Hak buyurmuş ki;
وإذا رأيت الذين يخوضون فى آياتنا فأعرض عنهم حتى يخوضوا فى حديث غيره وإما ينسينك الشيطان فلا تقعد بعد الذكرى مع القوم الظالمين. (سورة الأنعام. آية 68)
Meali; Şeytan seni unutarak zalim insanlarla oturduğunda hatırladığın an onları terk et.’’ (En’am suresi ayet 68) (Nisa suresi 140. ayet’te aynı yöndedir)

Bu cami ve ibadet yerlerinden Emeviler yüzünden kaçanlar, kaçıştan sonra yeni yeni camileri icat etmediler. Kur’an ve iman hizmeti için meclisler kurmadılar. Gece karanlığında yürüyemeyen kör tavuk gibi oldular. Yolu göremeyen kör binek (binit) gibi oldular. Bunlar da dini bir teşkilatla teşkilatlanmadıkları için cehaletin tuzağına geldiler. Fuzûli oyun ve raksların denizine daldılar. Bunlar din ilmi için toplantı yerleri ayarlayamadılar. Amel ve ibadet için ibadet yerlerini kurmadılar. İlim için öğretici yetiştirmediler. Emri bil mâruf ve nehyi anil münkeri yerine getirecek bir ekip kurmadılar. Dini vecibelerini yerine getirmediler. Camileri, ilim yerlerini ve ibadetleri terk ettiler. Raks ve oyundan sayılan bazı adetleri icat ettiler. O adetleri de ibadet olarak insanlara kabul ettirmek için son derece gayret gösterdiler.

Farzlara bedel, farzların (namaz gibi ve başka ibadetler gibi) yerine, bu oyunları ibadet olarak kabul ettirmeye çalıştılar. Bu ayete mazhar oldular.

Cenabı Hak buyurur;
ونادى أصحاب النار أصحاب الجنة أن أفيضوا علينا من الماء أو مما رزقكم الله قالوا إن الله حرمهما على الكافرين الذين اتخذوا دينهم لهواً ولعباً. (سورة الأعراف.آية 50,51)
Meali; Cehennem ehli cennet ehlini çağırıyor, bize sudan veya Allah’ın size verdiği rızktan dökün bizde istifade edelim. Cennet ehli diyor ki, bu su ve rızkı Cenabı Hak kâfirler üzere haram kılmıştır. Çünkü onlar oyun ve raksı dinleri etmişlerdir.” (Araf suresi Ayet 50,51)

Allah (c.c) bunların sayısını artırmasın, bunlara bereket vermesin! Çünkü bunlar Âli Rasûl sevgisini kendi küfriyatları için kalkan ve sed olarak kullandılar. Nasıl kalkan saldırılara karşı bir koruma aracı olarak kullanılıyorsa ve nasıl sed hücumlara karşı bir tampon bölge vazifesi görüyorsa onlarda bu sevgiyi aynı yönde bir araç olarak kullandılar, hem de o bozuk itikatları için bunu yaptılar. Bunlar Dini Mübin’in farz, vacip, sünnet, mendup ve müstehaplarının yerine getirilmesini gözetmediler. Âli Rasûl sevgisini bu dini emirlerin yerine geçirdiler ve bu sevgiyle de yetindiler: amelsiz, ibadetsiz, farzsız ve sünnetsiz olarak. Taki şu camilerden kaçanlar İslam dinini ve Ehl-i sünne’den olan Müslümanları intikam almak için sitem oklarına hedef kıldılar. Sanki İslam dini, Ehl-i Sünnet velـ cemaat’le beraber ehl-i beyte yapılanı yaptılar.

Âli Rasûle yapılan nedir?
-Bir yerden bir yere kovmak, sürmek nefy etmek, öldürmek, saldırmak ve mallarını talan etmekti ki; (Hadisi şerifte geçtiği üzere is’afür-rağbin sahife 190) sanki bunları Emeviler ve Hazailer değilde Ehl-i sünnet yaptılar gibi. Hâlbuki onlara o zulmü yapanlar; Emeviler ve Hazailer dir. Hâlbuki Ehl-i Sünnet velcemaa, Âli Rasûlü en güzel bir yön üzere müdafaa ettiler, Âli Rasûl’ü övgü ve methiyesine ait çok hadisleri neşrettiler, Âli Rasûl’ün hak ve hukukunu insanlara tanıttılar gece ve gündüz durmadan. Fakat Ehl-i Sünnet Velcemaatin layık olduğu kadir ve kıymeti bunlar tanımadılar. Ehl-i Sünneyi her türlü tahkire, tezlile, alçaltmaya layık gördüler, bilinçsiz, ilimsiz ve delilsiz olarak. Sonra Âli Rasûl’e yapılan bu Emevi zulmünü, Ehl-i Sünne Velcemaate bilmeyerek, cehaletle mâl ettiler. Vakta ki, Âli Rasûl’ün tarih sahifeleri bu hale geldi, biz istedik ki Ehl-i Sünnet Velcemaati şu tecessüs görevini yapan fırkalara karşı müdafaa etmeyi, Biz istedik ki, Ehl-i Sünne Velcemaa’ya isnat edilen bütün yalanları gidermeyi, Nasıl ki, eğenin demir pasını giderdiği gibi, Ehl-i Sünnete isnat edilen bütün yalanları gidermeyi istedik. Ehl-i Sünne Velcemaa’nın üstün sıfatlarını ve temizliklerini, safiyetlerini açıklamak istedik. Âli Rasûle yapılan zulümde, Emeviler ve Hazailerle beraber olmadıklarını, onlardan beri olduklarını açıklamak istedik.

Dikkat edin, biz asıl maksada geliyoruz, Macid, Vacid, Ehad ve Samed olan Allah’ın inayetiyle;